top of page

(derKi Ekim 2021'den) Yaşamla Uyumlanmak

Güncelleme tarihi: 7 Nis

Sistemin ve doğanın getirdikleri ile yaşamla uyum içinde yolculuğumuza devam edebilmek için hayatlarımızda bazen bizim seçimlerimizle bazen de zorunlu koşullardan dolayı değişmemiz ve yeni bir yaşam biçimi oluşturmamız gerekebilir.


Bu değişim zamanlarını yönetmek ve uyum göstermek de çok kolay olmayabilir.


Herhangi bir sorunla karşılaştığımızdaki olan ’a bakış açımız ve çözüm arayışımızdaki davranışlarımız genelde her seferinde benzer şekilde tepkilerle olacaktır. Oysa sürekli benzer tepkilerle yani aynı düşünce biçimi ile sonucu değiştirmemiz ve farklı bir deneyim yaşamamız pek olası değildir.


Bakış açımızı ve bugüne kadar öğrendiğimiz düşünce biçimlerini değiştirebilirsek, çözümün kaynağında kalmak ancak mümkün olabilir.


Olanları sağlıklı bir bakış açısı ile karşılayabilmek için kararlılıkla, sabırla, sükûnetle, adanmışlıkla, pes etmeden ve direnç göstermeden bir yaklaşım sergileyebilmek, soruna değil çözüme odaklanmamızı sağlar. Bütün bu tutumların sonucunda biz istediğimiz sürece çözüm hep mümkün olacaktır.


Peki düşünce biçiminin genelde neye yatkın olduğunu nasıl anlayacaksın?

  • Genelde çözüme mi, probleme mi odaklısın?

  • Geleceğin için kaygıyla mı yaşıyorsun, şu an’ ın şükründe misin?

  • Hayatın getirdikleri senin ritminde olmadığında öfkeli ya da çok isyanda mısın yoksa kabul edip içinden geçenlerden misin?

  • Sürekli tekrar eden ama çok da hoşlanmadığın deneyimlerin var mı?

  • Geçmişine dönersen, genelde yaşamda sen de iz bırakan, seni rahatsız eden deneyimlerinde nasıl tepkiler ile yaşama kendini sunmuştun?

Kısacası beklenmedik durumlarda, genelde nasıl tepkilerle bu olanları karşıladığına, davranışlarındaki alışkanlıklarına bakmakla başlayabilirsin!


Öncelikle yaşadığımız zamansal evrende gerçeğin ne olduğunu, yargısızca ve geçmişinde öğrendiklerinle eşleştirmeden yorumlamak, fark edebilmek ve tepkilerini kontrol edebilmek çok önemli.

Kolay mı, elbette değil, zaten kolay bir şey yoktur. Değişim dediğimiz şeyse oldukça sancılı olabilir, sonuçta her şeyden önce bir efor ister, hali hazırda alıştığın bir davranış biçimi daha güvenli, kolay gelebilir ama unutma aynı şeyler farklı sonuç getirmedi! Getirseydi yaşamında bazı şeylerden rahatsızlık duymaz ve değişim arayışına girmezdin, bulunduğun dünyanda da çok mutlu olurdun, doğru mu?


Yanlış gittiğini düşündüğün ve seni rahatsız ettiği, yaşamında olmasını istemediğin halde sürekli tekrar eden şeyler var mı, bir düşün bakalım?


Kabul ediyorum; her zaman sakin kalıp, olayı analiz edemeden tepkilerimizi zaten çoktan vermiş olabiliyoruz. Genelde de düşüncelerimizi davranışlarımıza dilimizden, bedenimizden dışa vurduktan sonra pişmanlıklar yaşıyoruz ve sonuçlarından bir süre sonra mutsuz olduğumuzda fark ediyoruz.


Ama bunun gibi durumlar için; öncelikle elimizde nefes gibi kuvvetli bir kaynağımız varken ve zihnimizin o yorumları yapmasından hemen önce bunu kullanabilirsek, sakin kalmayı deneyebiliriz. Zihnimiz, geçmişte inandığı kayıtlara göre olan’ı yorumlar. Bunu yargıya düşmeden önce görebilmek çok kıymetlidir. Yargılamamak kolay değil diyebilirsin; o zaman yargıladığını fark ettiğin anda da kendine gelme ritüeli oluştur ve zihnindeki geçmiş deneyimlerine bakmadan sadece bu olan’ a odaklanıp bir geride dur ve dışardan bak, anlamaya çalış, anlam yüklemeden, hikayeler yaratmadan. Ya da tepkilerini çoktan vermiş olsan bile sakin bir zaman da kendinle kalıp seni neyin bu tepkiyi vermeye sürüklediğine odaklan, emin ol sebep asla olan olmayacak. Olanın sen de yarattığı duygunun kökü çok eskilere dayanacak.


Örneğin bir kişi ilgili zihninde bir kayıt varsa, onunla her iletişiminde zihnin “şimdi bu kişi zaten…………diyecek” diye yargıya düşecektir ama sen bu farkındalığı alışkanlığın haline getirirsen, “tamam geçmişte böyle derdi ama geçmişteki iletişimimizi kenara bırakarak şu an sadece şimdide söylediğini yargısız dinlemeye odaklıyım” dediğinde sıfırdan ve yorumsuzca olana odaklanabilirsin.


İstersen yaşamında olan her şeyi ama her şeyi bu farkındalığa getirip, olayları dramatik hale getirmeme alışkanlığı oluşturabilirsin.


Ama bunu yapamıyorsan o zaman tersten gidelim; bir süreliğine geçmişte yaşadığın deneyimlere bakıp, olanlarda genel davranış biçimlerinden çoğunlukla verdiğin tepkileri tespit edebilirsin.


Olan gerçek ne, değiştirebiliyor muyuz bu gerçeği?

Değiştiremiyor muyuz?

Neden bu oldu, neden başımıza bu geldi diyerek, tepki göstererek, öfke ile, haksızlığa uğrayanım inancı ile enerjimizi ve kaynaklarımızı boşa harcayarak bundan kurtulamayacağımızı anlıyoruz sanırım. Çünkü bu bir dirençtir ve soruna odaklı olmaktır. Biz neye odaklı olursak o büyüyecek ve etki- tepki fizik kuralı hep devrede olacaktır.

  • Peki biz neyi değiştirmeliyiz ki daha güvenli hissederek kaygısız ve huzurlu yaşayabilelim?

Düşünce biçimimizi değiştirmekle başlasak; olana ne anlam yüklediğimize bir baksak birçok şey netleşecek emin olun. Gerçek olan değişmeyecek ama yorumlar kişiye göre değişkenlik gösterecektir. Bu yorumların da olanla ilgisi yoktur, tamamen senin zihnindeki inançlarla alakası vardır.

Bu bakış açısı yaşamda çok önemli kılavuzluk eder insana;

  • Olan yorumsuzca herkes için dışardan bakıldığında aslında nedir?

  • Ben olanı kendi düşünce biçimimle nasıl okuyorum, yorumluyorum?

Tepki gösteren, değiştiremeyeceği durumlara bile isteye kızan, öfke duyan, söylenen insan olma halini seçmek yerine buna ‘ben nasıl etki edebilirim’ düşünce biçimine geçtiğinde, bu alanda üretken, iyimser, olana etkili insan duruşuyla hayatı ve bu süreci daha iyi yönetebileceksin.


Yaşamda bir şeyler olur biter evet ama biz o olan şeyin kendisi değiliz, öncelikle bu gerçeği kabul etmekle başlayabiliriz. Çünkü korkuları yaratan şey de aslında olanları kontrol edemeyeceğimizi düşünmekle başlıyor ki birçok süreçte de öğreniyoruz ki hiçbir şey aslında bizim kontrolümüzde değil. Biz öyle olduğunu zannediyoruz sadece ve kontrol edemediğimizi gördüğümüzde de kaygılar daha da artıyor, çığ gibi büyüyor ve tamamen kontrolden çıkabiliyor.


Doğada bir sürü şey olur biter ama biz sadece içinden geçen olmalıyız. Oraya takılı kalırsak her gelecek gün de kaygıyla gelir ve sadece kaybettiğimiz yaşam olmaz, bedenlerimiz de bu kaygı ve stresten nasibini alır.


Çok sevdiğim bir örnek vardır bununla ilgili; ‘bulutlar geçer gider ama gökyüzü buluttan ibaret değildir, bulutlar çekildiğinde de gökyüzü hala yerindedir.’


Biz de içimizdeki endişeler, kaygılar, korkular değiliz, onlar tüm insanlarda vardır kabul etmeliyiz, korkularımızdan dolayı kendimize kızmamalı, onları yok saymamalı, saçma bulmamalıyız, sonuçta birçoğunu bize öğrettiler ama artık fark etmeliyiz ki korkular yaşamımıza gelirler ve gidebilirler ama biz geçip gitmelerine izin verebilmeliyiz.


Biz yaşadığımız korkularımız, kaygılarımız değiliz, duygular bize sahip değiller, biz onlara sahibiz, insan olmanın varoluşu ile endişe edeceğimiz, üzüleceğimiz zamanlar olacak ama kontrol bizim elimizde olmalıdır, bizi ele geçirmelerine izin vermemeliyiz.


O zaman; önce “olan nedir?” diye sorup, sonra onu kabul etmekle başlıyoruz. Sorgularsan göreceksin ki; olanlar herkes için başka bir anlam ifade edecek.


Yeniden özetlersek; olan aslında sadece olur, kişiye göre değişen şey ise olan gerçeğine yüklenen anlamdır. Bu anlamlarda senin çocuk zihnine kaydettiğin inançlarla ilgilidir.

Kendine soracağın sorulardan bir diğeri seni istemediğin tepkiler vermeye iten “olan” her neyse “sen de neyi çağrıştırdı, yani “senin yüklediğin anlamın ne?


Bu kilit soruyu hayatının formülü haline getirip her anında sorabilirsen kendine, örneğin, üzülüp kırıldığında, endişe duyduğunda, haksızlığa uğradığında, çok mutlu olduğunda, çok değerli hissettiğinde, aldığın cevabın farkındalığıyla aydınlanacaksın, yargılamaların azalacak, anlayışın artacak, hayatının anlamını kendin belirlediğini göreceksin.

Kilit soru:

"……. sen de ne anlama geliyor?"

Olan ne olursa olsun, herkesin aynı şeye yüklediği anlamları farklı olacak, göreceksin. Bunu fark ettiğin zaman, belki de kimseyi suçlamaman gerektiğini keşfedeceksin, çünkü göreceksin ki herkes kendi yaşamında kendi algısı kadar haklı ve her kim çevresine, ailesine, olana bitene ne anlam yüklemişse, hayatı da odur ve olanın sonucunda hissettiğin tüm duyguların seçimi ve tüm sorumluluğu sana aittir.

Kilit soru:

"Yeni farkındalıklarla neleri mümkün kılabileceksin?"

Bütün bunlarla yaşam biraz daha net oldu mu? Hayatta aslında insan iradesinde hiçbir şeyin belirli olmadığını, birçok şeyin kontrolünün sende olmadığını ve her türlü şartta da insan isterse uyum sağlayarak yaşayabildiğini görebildin mi?

Sen kontrol ettiğini sandığın bir hayatta bir günde nelerin senin dışında değiştiğini görebildin mi?

O yüzden olanın artık olmuş olduğunu ve her bir dakikanın bile artık geçmişte olduğunu görüp, tek önemli olanın bugün, bu an olduğunu görebildin mi?

Kendi geçmişinle yüzleşip, kendine haksızlık ettiğin belki de hata dediğin, keşke dediklerini artık değiştiremeyeceğini ama bugünü nasıl yaşayacağının seçiminin sende olduğunu görebildin mi?

Kilit Fırsat:

Her gün her dakika yeni olasılıklarla dolu, sen yeter ki iste, düşle ve adım at, erteleme, yarın deme, sonra deme, bahanelerini çöpe at, yarın olmadığını görmedin mi?

Bir günde sağlığımız değişmedi mi, doğa değişmedi mi, onlarca canlı yok olmadı mı, planlarımız iptal olmadı mı, iş yapış şekillerimiz hayal bile edemediğimiz noktalara gelmedi mi…?


Demek ki, kontrolümüz dışı nelerin olabileceğini, neleri değiştirebileceğini, ne olmazları mümkün kılabileceğini, neleri kontrol edemeyeceğini, zaman denen kavramın anlamsızlığını, hayatın her anının belirsiz olduğunu görüp, bu süreçte öğrendiğin, keşfettiğin, tecrübe ettiklerinle, en önemlisi fark ettiklerinle artık yeni yaşam üslubu oluşturmak senin elinde.

Yaşamın getirdikleri ile yeni alışkanlıklar oluşturmazsak, her günümüz hüsranla, yaşamla kavgayla ziyan olur, gider.


Fark et, uyumlan, tedbir al, sorumluluk al, harekete geç ama sonunda teslimiyette ol. Sistem her daim bizim hayrımız için çalışacaktır. Güven!


Yeter ki sadece Ben’in değil Biz’in, Bütünün hayrı için iyi niyetlerde kalalım, evrenin huzurunu, akışını, düzenini bozmayalım ve her şeye ve herkese hak ettiği şefkati vererek yolculuğun layığı ile tadına varalım, vardıralım.

Sağlıcakla

Aynur Görmüş




bottom of page