top of page

(60) Kaygıları Yönetmek

Güncelleme tarihi: 9 Ağu 2022


Yaşamın içerisinde bazen anlamlandırmadığımız endişelerimiz, kaygılarımız bazen gerçekleşmemiş bile olsa büyük korkularımız, öğrenilmiş çaresizliklerimiz olur ve her daim de olacaktır.


Peki kaygı nedir, nasıl hissettirir kendini?


Gerçek ya da sadece hayali de olabilir ve herhangi bir tehlikeli durum oluşabilir algısını zihnin ve bedenin ayrı ayrı yaşamasıdır diyebilirim. Kaygı, korkunun ve endişenin aşırı yoğunluğu olarak da tanımlanabilir ve baş edilmesi güç, stresli zamanlarda herkesin farklı tepkiler vermesi ile dışa vurulur. Bunların her daim kök sebepleri vardır.


Peki bu endişeleri korkuları nereden öğrendik?


Birçoğunu 3-7 yaş arasında bizim büyümemize eşlik edenlerden öğrendik; çoğu da iyi niyetli söylemlerdi belki, bizi korumak amaçlıydı ama bizi koşullandırdı. Sonra büyüdük ve geçmişteki deneyimlerimiz, öğrendiklerimiz, inandırıldıklarımızla da gelecekte belki de henüz olasılık dahilinde olan yaşamımıza kaygı duymayı öğrendik.

Bu kaygıları yönetmek, uzak durmak, yıllarca sahiplenip zihnimizde, omuzlarımızda taşıdığımız inançları bir çırpıda geride bırakmak öyle kelimelere dökmek kadar da kolay olamıyor malesef, farkında olalım. Birisi bir konuda kaygı duyuyorsa ona ‘endişelenmeyi bırak’ ya da kaygısını değersizleştirip ‘bundan mı korkuyorsun’ da demekle olmuyor. Bırak dedikçe bazen daha da artıyor hatta. Bir şeyi bilmek yaşamda uygulamaya yetmiyor çoğu zamanda, bilgiyi pratik etmek çok önemli. Zihin ancak böyle öğrenebiliyor.

Tekrar ederek!


Edindiğimiz, okuduğumuz, öğrendiğimiz bilgileri ancak kendi içsel motivasyonumuzla beraber harekete geçirmeyi başarabilir ve istikrarla tekrar edersek bu kaygılardan kurtulabiliriz. Her denemede sonuca ulaşamayabiliriz, bu başaramayacağımız anlamına gelmez, her deneyimi bir performans olarak düşünmeliyiz. Dünya da bir kişinin bile yapabildiği bir şey varsa onu herkes isterse yapabilir. Bunu referans alarak, azim, kararlılık ve pes etmeden, birçok performansı peş peşe gerçekleştirebildiğimizde insanın başarıya ulaşması kaçınılmaz. Çünkü performanslar deneyimleri, deneyimlerde hedefin, düşün gerçekleşmesi demektir.


Endişelerimiz genelde düşünce biçimimizle ortaya çıkıyor, düşünme pratiğimiz neye yatkınsa gerçeklerimizde o oluyor genelde. Bir şeyi 5 duyumuzla görmüyor olmamız onun gerçek olmadığı anlamına gelmez. Endişeleri göremeyebiliriz ama bedenimizde, davranışlarımızda tepkilerimizde, kalp atışlarımızda, kısacası yaşamın içindeki deneyimlerimize bakarak düşünce yapımızı da keşfedebiliriz.


Olanlar karşısında sakinliği korumak önemli bir adımdır. Sakin olmak için çabalamaktan söz etmiyorum ama, o da bir stres kaynağı yaratır çünkü. Hatta sakinliği koruyamadığında da kendini yetersiz, beceriksiz hissettirir, daha da büyük hasar bırakabilir bu durum.


Nefes burada en büyük kaynaktır. Seni endişelendiren bir şey hissettiğinde ya da yaşadığında, derin bir nefes alıp, olanı yok saymadan üzerine yorum katmadan şöyle bir geri çekilip izle; nasıl görünüyor durum sana? Bak bakalım;

· Olan ne?

· Sen olanın neresindesin?

· Neresine etki edebileceğini görmeye çalış.

· Olan sadece kafanda, düşüncende mi yoksa gerçekleşmiş mi?

· Etki edemeyeceğini fark ettiğin yerde, yaşamın akışına teslim olup, ne öğrenebileceğine bakabilir misin mesela?


Ama her şeyden önemlisi ise, yaşadığın duygularına saygı duy, onları basite indirgeme, haksızlık etme kendine, çünkü o duyguları sen bugün öğrenmedin aslında, onları çok geçmişten bugüne getirdin, kök sebepleri var hepsinin, sana birileri öğretti kaygılanmayı hatta, hem de hiç kötü bir niyeti yokken, o yüzden yıllarca üzerinden taşıdığın şeyleri neden ben yapamıyorum, niye böyleyim diyerek yok edemezsin, büyütürsün hatta. Kendini hırpalayıp çabaya düşme yine, suçlama sakın kendini. Yaşadıklarına saygılı ol, duygularını kabul etmekle başlıyor onlardan özgürleşmek


Fark et!


Akıl almadan, başkalarına “sen olsan ne yapardın” diye sormadan önce duygunu sorgula, nerden öğrendin kaygılanmayı, endişelenmeyi, bir düşün! Dertlerde eşsiz değiliz, hiç kimsenin ayakkabısını giymeden ne yaşadığını bilemeyiz, o yüzden anlaşılmayı beklemeden önce sen kendini anlamayı dene.


Nasıl bir ailede büyüdün, doğruların, inandırıldığın değerlerin, üzerine giydiğin rollerin nedir bir bak, bu rollerde nasıl sorumlulukların var, bunları üzerine nasıl ve neden aldın bir daha fark et ve sonra hatırla; yaşadığımız tek bir an var unutma, gerçeğimiz sadece şu anda, nefes alıp verdiğimiz yerde, geçmişi geri getirmezsin o artık hatıralarda ‘iyisi’ ve ‘kötüsü’ ile, geleceğimiz ise daha gelmedi, var mı onu bile bilmiyoruz, sadece olasılık.


O zaman geçmişte öğrendiklerimizle geleceğimize kaygılanarak sahip olduğumuz tek zamanı, şimdiyi yok etme, kaybetme… hayat çok değerli her zorluğa rağmen değerli. Zorluklar hep var olacak, yok sayma ama odağını biraz da güzelliklere çevir, iyi insanlarda var hayatında, iyice bak etrafına, güzel şeyler de oluyor bence, sadece doğru yöne bakmaya çalış biraz.


Güneşi selamla her gün mis kokan bir fincan kahvenle, her sabah ritüeller oluştur kendine, kuşları duyabiliyorsan doğadasın ve nefes alan bir canlısın hala, çocukların sabah evde telaşla koşuşturuyorsa şükür ki mutlular, işe gidebiliyorsan ne mutlu, borçlarını ödeyebilecek bir maaşın olacak, ama az ama çok, şükret, şükür bereketi getirir, yokken bile şükret ya da evde işlerini yapabiliyorsan hala sağlıklısın demektir, bedenine hak ettiği teşekkürü et sık sık. Hastalıkların da varsa bedenini dinle sana mutlaka vermeye çalıştığı bir mesaj vardır, şikayet etme, beden asla yalan söylemez, hastalıkların her daim gelmesinin bir sebebi vardır, fark etmek en büyük kaynaklardan biri, şikayet yerine bana ne öğretiyor ona bak, direnç gösterirsen, neden ben dersen, daha büyüğü ile sınanırsın, sınav geldiyse içinden geçmeye çalış, orada takılı kalma, takılmak direnci getirir, direnç ise değişimi engeller.


Sana iyi hissettirmeyen duyguların da her daim olacak, kabul et ama orada takılı kalma, içinden geç git.


Rahatsızlıkları, hastalıkları sahiplenme, giyinme üzerine şu an böyle de, ilelebet seninle olması için yüklenme omuzlarına; ben troid hastayıyım, şeker hastasıyım, ben kilo veremeyenim, benim bir sürü hastalıklarım var deme, şu dönem bunu yaşıyorum de ve önlemini al ama ona takılı kalma, inanç çok büyük bir güçtür, bunları sahiplendikçe yerleşir, oturur üzerine, önemli olan sonuçta hala hayatta mısın, demek ki umut var…!


Bu rahatsızlıklarınla değer kazanmaya, dikkat çekmeye çalışıyor da olabilir misin, fark et? Bize iyi gelmediği halde bu duygulara sahip çıkmamızın, fark edemediğimiz bir faydası olabilir mi?


Güçlü olmaya da çalışma, sen insansın; kırgınlıkların, kızgınlıkların, acıların da olacak, hatta dibe bile vurabilirsin bazen, duygularına sahip çık, yanlışlama, önemli olan tekrar ayağa kalkma gücünün dışarda değil yine sende olduğunu görebil, yeter. Sen istersen hayat keyifsizdir, zordur ama yine aynı sen istersen aynı hayat bir mucize! Dışarda bir etki yok, sen ne yorum yapıyorsan, sen kim oluyorsan o!


Seçim SEN’de!


Sevdiklerine küsme kırılma, bir telefon kadar uzağındaysa senin, erteleme, gördüğün herkese nasılsın de tanıman da gerekmiyor, muhtemelen aynı evreni paylaşan insanlarımızdan birisidir, belki de bugün birine verdiğin selamla, hal hatır sorarak onu çık kıymetli hissettireceksin, esirgeme! Oku bol bol ne bulursan oku, başka hayatlardan ilham alacak ne çok şey var, imkânsız görünen şeyleri de bir gün senin benim gibi var olan insanlar yaptı, unutma!


Yapılacak ne çok şey var di mi, ama görmeye, yapmaya niyet edersek aslında?


Ve sor her daim sor, söylemlerimizi düşüncelerimizi ancak niyetlerimizle değiştirebiliriz çünkü;


· Akıl vermek yerine ‘Senin için ne yapabilirim’ diye sor

· Yargılamak yerine ‘ben olsam ne yapardım acaba’ diye düşün

· Didiklemek yerine, ‘anlatmak ister misin’ diye sor

· ‘Ne yaparsan yap, nasıl hissedersen hisset ben hep yanında olacağım’ de

· ‘Herkesin doğrusu kendine göredir’ de, koşullarını anlamaya çalış.


Kısacası şefkatli, vicdanlı, paylaşımlı, nazik, zarif ve birlikte güçlenmeyi seçen insan ol.


Çünkü sorumluyuz, insan olmaktan, insan gibi yaşamaktan ve yaşatmaktan her şeyi; doğayı, hayvanı, canlıyı, insanı….


Sağlıcakla

Aynur Görmüş











bottom of page