top of page

106- Unutmak mı Unutmamak mı ?


Geride kalanlara, veda edenleri binlerle, onbilerle, rakamlarla ifade etmek bazen çok kolay bir ifade şekli oluyor, di mi? “Onlar artık yok” demenin en acımasız hali. Oysa ki ne yarım kalmış hikayaleri vardı onların da, tıpkı yarın yola devem edebilecek kalanlar gibi. Hayalleri, düşleri, henüz tamamlanamamış planları, kırgın oldukları vardı, özür dileyemedikleri, özledikleri vardı henüz kavuşamadıkları, anlatılamamış duyguları, doyamadıkları yaşamları geride ne kolayca öksüz kaldı...

Gidenleri, bütün bu olanları unutmak fikri büyük haksızlık gibi gelmiyor mu size de?

Kalanlarınsa omuzlarında yaşadığı acıları, kalplerinde sıkışmışlıkları, telefonda numarası olsa da aradığında açılmayacakları... Büyük bir kalp sızısı!

Düşününce her an, hala nefes alanlar olarak bizleri kendi yaşamından fena halde utandırır duygulara düşürmüyor mu bugünlerde?

Kalemim, duygularım karmakarışık;

Yas; Büyük kalp yarası, hiç bitmeyecek gibi hissettiren bir sızı diyor.

Zihin; Yaşama devam edebilmek için hep unutmak lazım diyor bir yandan, bizi koruyan bir şeydir, tamamen yok etmek demek değildir, sürekli kaygıda, tetikte yaşamamak için unutmalıyız diyor.

Bilinç;Sürekli olanda takılı kalmak aynı olanı konuşarak canlı tutmak, onu büyütmek, yeniden yaşama davet etmektir diyor. Değiştiremiyorsan, sen bundan sonra yapabileceklerine odaklan diyor.

Yaşam Enerjisi ve idrak; Ruhsal olarak savunma mekanizmasının iyileşmesi için hayat bize böyle unutmak ve devam edebilmek için opsiyonlar sağlıyor, acıları geride bıraktırıyor. Bıraktırmalı ki hala nefes alanlar için yaşama görevi layığı ile yerine de getirilebilsin diyor.

Kalp ise; diğer yandan bu kadar büyük bir acıyı Unutmamalıyız, haksızlık etme gidene diyor. Bu kadar da kolay mı kalanlar için yeniden anlam bulabilmek ya da yemekle, evle, kıyafetle ikna olabilir mi o yürekler diyor.

Ne düşüneceğini bilememenin çaresizliği büyüyor, büyüyor.

Unutmamak; ama elbette kaygıyla yaşamadan, tedbirle, tekrarı olmasın diye önlemler alarak yaşamak için kıymetli diyor. Yaşanmışlıkları onurlandırmak, hatırlamak için Çünkü kaygı, korku, stres de bizi korumak ve güçlendirmek için gerekli diyor.

Sorumluluk; Gidenin ruhlarını onurlandırmak, gözünü arkada bırakmamak, kalanları da dayanışma ile paylaşmanın tatmini ile yaşatmak ve insan kalabilmenin ön şartı diyor.

Yasını da tut, dilediğin şekilde ve ölçüde diyor, ama takılı da kalma içinden geçebilmeye niyet et ki akıl sağlığını koru diyor.

Tedbir; Eğitim ve bilimin, cehaletin hatta laikliğin önemi diyor.


Tevekkül: Tedbir + Vicdan rahatlığı + İnancın gücü huzuru diyor.

Unutmamamız gereken tek şey diyor; BEN diye birşey yok, ya BİZ var, ya HİÇKİMSE yok!

Bir’lerden oluşan Birlik var. Birliğimiz iyi olmadan, tamam olmadan Bir’imizle de tamam olamayız. Ya birimiz diğerinin mutluluğu için yaşayacak ya da sadece ben var diye yaşadığını zannetme yanılsaması ile bütünün parçası olmaktan mahrum kalacağız.


BİZ’i yaşatmak borcumuz; şefkatle, anlayışla, çeşitliliğin zenginliği ile, zarafetle, hakkaniyetle, iyilikle, iyi niyetlerle, aydınlık günlere...


Sağlıcakla



bottom of page