Sevmek doğuştan gelen bir yetenek işi değildir.
Öğrenilen, emek verilen, özenle inşa edilen bir deneyimdir. Sevmek her şeyden önce bir seçimdir.
Önce, sevmek tam olarak ne demek bilmek gerekir.
Sevmek, sevdiğine kendi olabilmesi için bir özgürlük tanımak ve onun bu yolculuğundan da mutlu olmaktır. Bu niyet ve pratik etmeyi ister. Bu yüzden sevmek üzerine düşünmek, uygulamak ve emek vermek, özenle sevmek, iyi sevmek gerekir.
Sevmek bir sanattır ama icra etmek için yeteneğe ihtiyaç yoktur, daha çok sevme sanatı için farkındalık ve niyet yeteneği gereklidir ve bu da öğrenilebilen bir şeydir.
Koşulsuz sevgiyi aramak insanın doğasında varoluşundan itibaren vardır. Doğduğumuz andan itibaren son günümüze kadar da sevgiyi aramaktan vazgeçmeyiz. Aslında aradığımız sevgiyi de her yerde ve her şeyde bulabiliriz, yeter ki isteyelim, niyet edelim.
Birçok sevgiyi, önce koşulsuz olduğuna inançla başlatırız. Zamanla bu sevgi boyut değiştirir ve ilk başta hissettiklerimizden farklı bir hale gelebilir, bir beklentimiz olmadığını sandığımızı unutur ve her şeyi herkesi kendi beklentilerimize benzetmeye çalışırız. Dolayısı ile koşulsuz sevgiyi önce kendi içimizde tanımlamadan onu verebileceğimiz ya da alacağımız birilerini bulmamız da olası değildir.
Yaşam boyu sevgiden ve sevmekten vazgeçemeyeceğimize göre, bunu hakkıyla yapabilmek için, sevmek ne demek ve her şeyi nasıl layıkıyla severim diye öğrenmeyi isteyerek başlamak ilk adım olabilir.
Sevgiyi sanata çevirme konusunda kendine inancın yoksa ve başarısız hissediyorsan ya da sevgimi yeterince gösteremiyorum diyorsan kök sebeplerini bulmak da ikinci adım olabilir. Çünkü sevgiyi gösterememek yetenekle değil, öğrenmemekle olur.
Bilgiyi önce alıp, doğru kullanarak, kalben isteyerek, inançla ve adanmışlıkla her şeyi öğrenebilir insan, kendini adarsan mutlaka sonuca ulaşır ve gerçeğinde yaşarsın. Bir kere sevgi ilk önce vermekle ilgilidir, almakla değil!
Sevgiyi vermek, bir özveri göstermek, lütfetmek, fedakârlık etmek değildir. Sevgi, verme eylemini gerçekleştirdiğin an da insanın kendi canlılığı açığa çıkar, önce kendiyle bütünleşmektir bu eylem.
Çünkü insan sevgi verdiğinde kendi sahip olduğu en değerli şeyden, yaşamından verir. Bu, fedakârlık anlamına gelmez, tam tersine içinde yaşattıklarından veriyordur; anlayışından, sevinçlerinden, umutlarından, bilgisinden, üzüntüsünden, içinde yaşayan ve canlı olan her şeyden veriyordur. Ve verdikçe çoğalan olur, zenginleşir. Sevgi verdikçe samimice ve kalpten; sevgiyi alan da olursun, güvendikçe, güvenilen de…
O yüzden kendine, sevmek mi sevilmek mi diye sorarsan belki ilk çıkan cevap sevilmek olabilir ama ben her daim önce sevmeyi seçiyorum.
Neden mi?
Sevilmek elbette büyük bir ihtiyaçtır insanın yaşam yolculuğunda ama sevilmek ihtiyacının sevmenin önüne geçtiği yerde, biraz da onaylanmak, beğenilmek, değer almak, takdir edilmek, ilgi görmek duygusu yok mudur?
Güzel sevmeyi bilen biri, sevilmek istediğinin gönlünde de eminim sevilen de biri olacaktır. Sevdiğin tarafından aynı zamanda sevilmek de güzel bir duygudur elbette, insanın içine mutluluk, huzur dolar, güçlü, tamamlanmış hisseder kendini.
Ancak sadece sevilmeyi istemek duygusu doyumsuzluğa götürebilir, sevgi paylaşılmalıdır. Bu duygunun eksikliği tehlikeli de olabilir. İstedikleri tarafından sevilmediğinde öfke duyabilir insan, yaralar açılabilir kalbinde, zihninde, bağımlılığa sürükleyebilir.
Bizim irademizde, bizim seçim gücümüzde olan hangisidir sizce? Sevmek mi, sevilmek mi?
Elbette sevmektir, güzel sevmek, her şeyi sevmek bizim seçimimizdir. Sevmek bizim irademizdedir, sevilmekse karşı tarafın.
Sevgiye koşul geldiği anda o artık alış-verişe, pazarlığa dönüşebilir; o gerçekleşirse, bu olursa, bunu elde edersem, buna ulaşırsam...
Saf sevgiye böylesi bir koşul konmasa keşke, beklentiler olmasa, sevmek kendinle ilgilidir, kendini iyileştirir keza.
Dünyaya seven ve şefkatli gözlerle bakabilirseniz, emin olun doğal olarak sevilen de olacaksınız.
Bir düşünün; en çok sevmeye mi emek verdiniz, yoksa sevilmeye mi?
Ya da sevilmek için çok çaba harcadınız mı?
Yoksa önce sevmeye yatırım yapıp, emek mi verdiniz?
Sevilmek için çabanın içinde biraz zorlama var sanki, akışta değil de daha çok oldurma isteği, katlanmak var, sınırları zorlama var. Varlığı elbette güzel ama ona bağımlı olmak, yokluğunda hayal kırıklığı yaratıp, mutsuzluk ve endişe getirebilir. İnsan sosyal varlıktır, sevmek sevilmek için yaşar.
Bir başka açıdan, sadece sevilmeyi istediğinde, sevgiyi elde etmek için önce hak edeyim diye fedakârlık yapan, ödün veren, hayır diyemeyen biri olarak da var olabilir.
Sevilmenin karşılığında ödün vermesi gerektiğini düşünen kişi, aynı zamanda sevmek için de karşılık bekleyendir. Sadece kendi söylediklerini kabul eden, onaylayan, ona kendisini iyi hissettiren insanları sevmeye layık görecektir. Yani sevgisi yine koşulludur. Sevgiyle kurulan tek bağ bir şeyi hak etmekte, yani bir bedel içermekte olacaktır.
Birilerinden onay almak için sevmek ya da bir şeyler den vazgeçerek sevmek kusurlu bir sevgi biçimidir. Bu saf bir sevgi olabilir mi ya da bu durumda çevrende sevmeye ‘layık’ görecek insan bulmak kolay olacak mıdır sence?
Sevmeye emek vermenin içinde niyet var, anlayış var, kabul ediş, teslimiyet var.
Beklentisizlik var, özgüven, inanç, verebilmenin, paylaşmanın hazzı var, sonunda da irade sende olduğundan, kendin olma hali ve mutluluk var. Sonucu etkileyen bir başkasına değil, kendi kalbinin iradesine, seçimine ihtiyacın var.
Elbette beklentiler olacaktır; saygı, üslup, sınırları bilmekle ilgili, herkesin kendi olabilmesine, özgürlüğünü sağlamaya dair beklentiler. Bu iyi sevmenin sağlıklı sevmenin de bir parçasıdır zaten. Sevmek karşındakinin hak etmesiyle değil, tamamen kendinle ilgilidir. Her şeyi her koşulda sevebilir, niyeti sevmek olan insanın. Yaşamda durduğu yerle, düşünce biçimi ile ilgilidir bu niyet. Sevmek bir sonuç değildir, bir seçimdir!
Yaşamın tek başına bir anlamı yoktur, ona anlam yükleyecek olan sensin. İnsanın anlam arayışında en güçlü kaynağı da sevgidir.
Çünkü sevmek hayatı değerli ve anlamlı kılandır. Yaşamda acıların, zorlukların, her şeyin ilacı sadece zaman değildir, şifa hep sevgide, şefkattedir.
İnsan zihni sevmeyi öğrenendir, tek başına birey olabilen ama sosyal bir varlıktır. Ancak tek başına mutluluktan söz edilemez. Bütünün bir parçası olan birey, başkaları ile bağ kurmadan yaşayamaz. Ait olmaya ihtiyaç duyar. Ama bu aidiyeti sınırlarını koruyarak, güzel sevmeyi öğrenerek yaşarsa, hayatın her alanında mutluluğu ve huzuru, en önemlisi dengeyi ve şifayı bulur.
Madem irade bizdeyse, neden özgürce, doya doya sevebilen olmayı seçmeyelim ki? Olmasını istediğimiz dünyayı, sağlıklı bir gerçeklikte yaratmanın temelini sevgiyle atabiliriz. Sevmekten vazgeçemeyeceğimize göre o zaman sevme performansımıza bir daha bakalım, sevmekle ilgili kusurlarımızı nereden öğrendik fark edelim ve sanatçı gibi sevmeye gönlümüzü koyalım; özenle, sevdiklerimize iyi gelmeye niyetle…
Güzel sevebilmek, sevilebilmek dileğiyle
Aynur Görmüş
Comments