Bir sanat eserinden duyduğumuz haz derecesi, görme konusundaki kabiliyetimizin işaretidir. Resim okumayabilmek, resmi anlamak görsel pratiğimizle doğru orantılıdır. Pratiğimiz artıkça duyacağımız haz da o derece artacaktır. Sanatçının eseri ifade ediş biçimi ile bizim ona yüklediğimiz anlam arasında farklılıklar olabilir.
Çoğumuz eserlere baktığımızda, eseri zihnimizin içindeki inanç kalıplarına göre algılarız. Kendi kültürümüzle, inanç biçimimiz ya da öğrenilmiş kodlarla algılayıp yorumlamamız çok olasıdır. Kendi fikirlerimizle örtüşen eserler gördüğümüzde o eserden daha çok zevk duyarız. Bizde var olan inanç ve değer kavramlarıyla çatışıyorsa o eserden keyif almayabiliriz. Eserin bizde yarattığı uyarı, esere verdiğimiz tepkiler görsel alışkanlıklardan değil genel olarak her şeyde olduğu gibi çoğunlukla edinilmiş tecrübelerimizin ve önceden zihnimize yer etmiş kodların yarattığı algı ile ortaya çıkar. Biz de eseri okuma ve yorumlama tecrübesi henüz yeterli derece de oturmamışsa, o esere önyargılarla bakıyorsak eğer, verilmek istenen duyguya ve sanatçının yeteneğine yabancı kalabiliriz.
Mesela eser her ne olursa olsun, resim, heykel, müzik, roman fark etmeksizin; görme usulüne dair fikir edinirken, esere ilk baktığımızda, gözümüzün ilk nereye baktığını takip ederek başlayabiliriz, mesela nereye odaklanıyoruz baktığımızda, eserde çizgiler ve figürler varsa, ilk etapta önce üzerindeki figürleri görür ve onu takip ederiz diye düşünebiliriz. Göz hareketlerimizin bağlandığı iki temel yöntem mevcuttur; yatay ve dikey. Gözlerimiz çok duyarlıdır, en ufak bir çizginin değişikliği bile fark eder.
Eseri nasıl görmek gerektiğini yalnız kitap okumakla, teorik bilgi ile öğrenemeyiz. Görmeyi kendimiz görerek öğrenmeye başlarız. Bakmakla görmek farklıdır.
Sanatçı eserini var ederken, ortaya koyarken, önce rengini, çizgisini, sonra figürlerini diye sıralama yapmayı düşünemez. Bütününe bakar ve bütünü düşler. Ancak vermek istediği duyguya göre rengine odaklanabilir, ya da önceliğini konunun geçtiği mekâna göre verebilir, sadece semboller kullanarak bir şeyler ifade etmeyi seçebilir. Bunların her biri duygusunu ifade etme aracı olarak görülebilir.
Sanatçının tarzını da buradan çıkarabilirsiniz; örneğin bir ressamın fırça darbeleri, kullandığı tekniği kendine has olabilir, ya da kullandığı renklerden onun ruh halini belirleyebilirsiniz, resimdeki mekanlardan, karakterlerden hangi resmi hangi ressamın yaptığını anlayabilir, hangi döneme ait olabileceğini, hangi akımın kullanmış olduğunu tahmin edebilirsiniz.
Bu şekilde ilgi duyduğunuz sanat dalına dair, dönemsel üsluplar bağlamında, Akımları, sanatı daha iyi özümsemek ve sanatın gerçeğini ve anlamını okumak mümkündür.
Örneğin bir tablonun karşısına geçtiğimiz zaman; resme dair hiçbir bilgimiz olmasa, sadece kullanılan renge göre; çok etkileyici, renkleri çok sıcak, ilgi çekici, aydınlık, sıkıcı, karanlık gibi kavramlarla ve elbette o an içinde bulunduğumuz ruh halimize göre de anlık tespitlerde bulunuruz.
Sonra biraz daha detaylı baktığımızda; deniz ne güzel ne ferah, figür bire bir olmuş, kumaşı nasıl gerçek gibi hissettirmiş, fotoğraf gibi canlı bakıyor ya da o renk ağaç mı olur, kadının yüzü neden asimetrik olmuş, gibi yorumlara başlarken buluruz kendimizi.
Sonunda da belki genel bir yargıya vararak; soyut resim benim tarzım değil, ben portre sevmem, renkler ne kadar canlı gözümü alıyor, resim bana çok hüzünlü geldi, gibi yorumlarda bulunabiliriz.
Oysa ilgi duyduğumuz sanat dalına dair biraz bilgi edinsek, yaşamımızı sanatsal duygularla zenginleştirmiş olsak, sanatın akımlarına, çeşitlerine dair fikir edinsek, esere bakarken biraz da dolu yorumlar yapabiliriz, aldığımız hazzı arttırabiliriz.
Mesela; dışavurumcu tavırlı bir ressamın kendi duygu ve ruh durumunu tuvaline nasıl yansıttığını görebilsek, ya da izlenimci tavırlı bir sanatçının doğadan edindiği izlenimi , olduğu gerçek haliyle değil de kendinde uyanan duyguları yorumlaması ile nasıl görselleştirdiği, ya da sürrealist tavırlı birinin akıl almaz hayal gücünü, kübizmi benimseyenin sanata katkısını daha iyi anlayabilir, ve o zaman bir eseri yorumlarken doğada gördüğümüz gerçekliği aramaz, resmin doğru mu, yanlış mı gibi kelimelerle yorum yapmaz ve sorgulamayız. Eserleri Portre mi, natürmort mu veya soyut mu diye ayrımlar yaparak hazzımızı sınırlandırmaz, eseri kendine has bir eser olarak görmeye çalışırız.
Bunlarla ilgili kitaplar, kurslar, çok sayıda bilgi içeren makaleler mevcuttur. İlgi duyduğunuz sanat dalına dair bir fikir sahibi olmak, o eseri anlamada çok önemlidir. Eserin tamamen anlaşılabilmesi için ise eseri meydana getiren görme usullerinin bilinmesi önemlidir.
Sanatla ve Sağlıcakla…
Aynur Görmüş
Kaynak:
İstanbul Sanat evi makaleleri , Sanatı Görmek, Bates Lowry
Sanatın Öyküsü kitabı
Mimar Sinan resim tarihi ve dönemler eğitimi
-derki.net Mart 2020 sayısında yayımlanmıştır-
Comentários