Hep bir telaşımız, koşturmamız, yetişmemiz gereken yerler var. Sürekli yapılması gerekenler listesi dolu ve hep geride eksik bir şeyler kalıyor sanki. Zaman hiçbir şeye yetmiyor gibi. Ne yaptıklarımızdan tatmindir zihnimiz ne de yapamadıklarımızla tamam oluruz. Kalbimiz hiçbir zaman hizada değil ne yaşamla ne yaşadıklarımızla ne de en önemlisi kendimizle.
Günler akıp giderken, mutlu olmayı da sürekli erteliyor ve dışardaki koşullara bağlıyoruz söylemlerimizde. Hep olmayanlara odaklanıyor, sahip olabildiklerimizi de çoğu zaman ya ıskalıyor ya da teğet geçiyoruz.
Sürekli başkalarından değer ve sevgi istiyor ama en başta kendimizi biz sevmiyor, kabul etmiyor, hep yetersizliklerimizle kavga ediyoruz. Yetebildiklerimiz ise bize yetmiyor, kendine şefkat hep geri planda kalıyor.
Kendimize yaptığımız ne büyük acımasızlık, haksızlıktır bu oysa! En zehirli olansa yaşamda sürekli daha iyiyi beklemek, an’ı ertelemektir. Bazen ferahlığı yakalamak sanki yaşamın içinde hep doğru zamanların gelmesini umut etmek demektir.
Ne zaman gelecektir o doğru zaman?
Nedir ki zaten doğru olan zaman?
Zamana bağımlı olmak demek, kendimize hep geç kalmak demektir.
Bedenimiz zamanı hep 5 duyumuzla algılar, deneyimler. Bu dünyadaki gerçeklik budur. Bu duyularımızla tanır, öğrenir, inanır ve yaşarız hayatı.
Oysa bir de ruhumuz, benliğimiz vardır ki; zamansız sonsuzluklar aleminde var olandır. Ruhumuz, bu dünyada var olan bedenimizle yani zamansal gerçekliğimizde buluşur, aralarındaki köprüyü de kalbimizde hissettiklerimizle, sezgilerimizle kurarız.
Kalbimizdeki hislerimiz, sezgilerimiz bizim hazinelerimizdir ve yaşam tutkumuzun, heyecanımızın, coşkumuzun kaynağıdır. Kendimizle ve bütünle bir olabilmeyi, huzuru, sevebilmeyi, heyecan duyabilmeyi hissedebilmek, bizi dünyevi gerçeklikten yani zihnimizden biran bile olsa uzaklaştırabilir.
Doğa da olmak,
Yaşamla bir olmak,
Sürekli ve derin nefesler almak,
Yüzünü hep güneşe, güzele çevirmek,
Zoru, kötüyü geriye atmaya irade göstermek,
Zamansızlığı keşfetmeye adamak ve durdurabilmek an’ da kendini,
Kalbi, ruhu, yaşamı huzurla kaplamaktır.
İşte o zaman gülümser bütün dünya da sana hep.
Sevdiğin ve seçtiğin insanlarla, sevdiğin işler üreterek, seçtiğin hayatı yaşamak özgürce an’da kalmayı hissettirir insana.
Kendini keşfetmek, kendini yaşamak, öz iradenle seçimler yapmak hep özgür hissettirir.
Zamanın esiri olursak yetişecekler listemiz kabarır durur, buna ömrümüz de yetmez.
Zamanı biz huzur bulduğumuz anlarda durdurabilirsek, huzur bulduğumuz bu anların sayısını arttırabilmek, işte o an sonsuzluğu yaşarız.
Peki bu kimin elinde?
“Kendine geç kalmaman dileğiyle.”
Sağlıcakla

Comments